Atlıkarınca Röportaj

Atlıkarınca kitabı ile okuyucunun karşısına çıkan genç yazar Ezgi Çataltepe ile ile kitabı üzerine konuştuk.

Ezgi Çataltepe 1993 yılında Konya’da doğdu. İlkokul, lise ve üniversite eğitimini Konya’da tamamladı. Uluslararası ilişkiler uzmanı olarak mezun olduktan sonra çok küçük yaşlardan itibaren kesintisiz devam etmekte olduğu yazı çalışmalarına hız vererek ilk kitabı Atlıkarınca’yı yayınlamak için harekete geçti ve 2017 yılının başında okurlara sundu. 

Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?

Çocukluğumdan beri yazmak benim en önemli uğraşım oldu. İlkokul yıllarında kendi çapımda yazı denemeleri yapıyordum. O dönemden sonra yazı yazmayı hiç bırakmadım. Yaz tatillerimi uzun hikayeler ve romanlar üzerinde çalışarak geçiriyordum. İlk romanımı sekizinci sınıfın yazında çoktan bitirmiştim. Kelimelere ve edebiyata olan düşkünlüğüm hayatımın her döneminde hat safhadaydı. Kitap yazmaya karar vermek benim için önemli değildi çünkü zaten ben sürekli yazıyordum. Kitabı yayınlamaya karar verme süreci önemliydi benim için. 

Yazarken nasıl yöntemler kullanıyor ve nelerden yararlanıyorsunuz?

Yazmak için yaptığım en önemli çalışma gözlem. Kendimi bildim bileli hayatı izlerim. Bazen farkında olarak bazense yalnızca bilinçaltı yollarla zihnime anlar ve anılar kaydederim. Bu da bana yazılarım için gerekli birikimi sağlar. Atlıkarınca’da net bir şekilde gerçek ve kurgu arasında bir köprü oluşturduğumu düşünüyorum. Gözlemler, olaylar, diğer kitaplar, müzik ve sinema benim en önemli ilham kaynaklarım. 

Atlıkarınca neyi anlatıyor ve okurlarına neler sunmayı hedefliyor?

Atlıkarınca hayatın karmaşası içinde umudunu kaybetmeden ayakta kalmaya çalışan genç bir kadın ve onun etrafındaki birkaç insanın hikayesi. Doğru ve yanlış arasında iyi ve kötü arasında kalmış hayatları anlatıyor. Umutsuzluk ve umut arasında bocalayan birbirinden farklı ruhların yaşamlarını ele alıyor. Bu süreçte onlara aşk, arkadaşlık, ihanet, korku gibi gündelik duygular eşlik ediyor. Her birimizin etrafında görebileceği insanların görünmeyen, konuşulmayan ama herkesin bildiği yaşamlarını kendine konu ediniyor. Okuyucu kitabı okurken çok tanıdık duygularla karşılaşıyor. Ancak klişe olanın aksine saf ve doğal bir yolla yapıyor bunu. Dramaya ağırlık vermeden gerçekleri yansıtıyor. Tıpkı hayatın kendisinde olduğu gibi. 

Atlıkarınca romanı sizin için ne ifade ediyor?

Bu roman benim insanlara ulaşan ilk işim. Hikayesindeki sadelik ve gerçekliğin yanı sıra duyguların yalın bir biçimde ifade edildiği bir roman. Bu nedenle kendimi insanlara tanıtmak için oldukça doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum. Benim yazarken yaşadığım ve gözlemlediğim pek çok şey insanlar tarafından da görülen şeyler. Bunun yanı sıra dünyayı kendi gözlerimden gördüğüm hali ile insanların gözleri önüne serebilmek benim için çok önemli. Karmaşanın ve zıtlıkların güzelliklerini görüp sevmeye çalışan genç bir yazar olarak okuyuculara da bu duyguları anlatıp hissettirebilmek benim ve romanımın ilk amaçlarından biri. Dünya ile ilgili en temel inancım hiçbir şeyin kesin yargılara bağlanamayacağı. Etrafımızda keskin çizgileri varmış gibi görünen pek çok şey var. Ancak benim gerçeğim bu değil. Siyah ve beyaz arasında her zaman bir gri bulunur. Atlıkarınca tam olarak bu grinin romanı. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar