Düz Yazı


Benimle konuşuyor. Bir şeyler soruyor, sonra susuyor. Hiç imkanı yok, göremiyorum yüzünü. Kelimeleri en basitinden seçiyorum. Yine bir şey anlatamıyorum. Zaman çizgisi çoktan kaybolmuş ama müzik hiç susmuyor. Hava soğuk, üşüyor. O kadar da soğuk değil diyor. Kuş gibi bir şey ama uçamıyor. Müzik susmuyor, rüzgar esiyor. Herkesi umursuyor. Peki, bunu nasıl yapıyor?
Konuşulacak kaç bin dilin arasından biz bir tanesini seçip konuşamıyoruz. Elinde kocaman bir yelpaze var. Bir delikten kafamı çıkarmaya uğraşsam vuruyor, estiriyor. Kim olduğunu soramıyorum, kim olduğunu biliyorum. Ama kim olduğumu bilemiyorum. Hep benim kafam mı karışık diye soruyor ben de ona, yazamıyorum diyorum. Yazamıyorum.
Bir rüya görmüşüm, ılık bir suda yüzer gibi. Ama boğulmaktan korkarak... Uyanmışım hatırlamıyorum. Nasıl boş bakıyor, gözleri!
Hiçbir şey yok! Biraz yorulmuşum herhalde. Müzik susmadan dinlenemem. Susarsa yaşayamam; kafam karışık. Ayrıntılara eğiliyorum. Eğriliyorum. Gözüm enseme düşmüş gibi.
İçim daralıyor. Kendimi kapatayım diyorum, ben de kendimi açmak istiyorum diyor. Tanrıya inanayım diyorum, ne tarafa düştüğünü kestiremiyorum. Okuyunca bir ben anlayacakmış gibi. Deliriyorum! Delirmek nimetinden faydalanacak kadar şanslı olmadığımı geç fark ediyorum.
Çocuklar çok koşuyor. Çok,çok. Çok gerçekten. Sevmiyor değil, kıskanıyorum. Koşuyor, düşüyor; düşünce ağlıyorlar. Kimse onlara neden koştuğunu da sormuyor. İşleri bu.
Canım malzemem, yaz yaz bitmiyor. Düz yazılar yazıyorum. Devrik cümleler kuruyorum. Yahu kafam karışık! Haydi oradan!
Tamam.

Yorumlar

Popüler Yayınlar