DenemeK
Elimde bir silah var. Kelimelerden oluşan ve kimseyi fiziken kanatacağına asla inanmadığım bir silah bu. Garip kuralları, noktaları ve virgülleri var. Anlaması dünyanın en doğal şeylerinden biri gibi göründüğü halde doğru olması için inceden öte ayrıntıların var olmasını gerektiren bir silah bu. Herkesi çekip vurabilirim o silahla. Herkesin canına kastedebilirim! Etmiyorum. Büyük bir çoğunlukla etmiyorum!
Bir akşamüstü anımsıyorum. Mermerlerle kaplanmış bir mezarlığın ortasında oturup bir şeyler dinlediğim ve bir şeyler beklediğim bir akşamüstüydü. Elimdeki silahla herkesi yok edebilir ve istediğim her yere varabilirdim o akşamüstünde. Ama yapmamış ve sadece müzik dinleyerek hızla geçip giden arabaları izlemiştim. Daha kaç tanesi vardır böyle kim bilir? (Orada bir virgül eksik! Eksik kalsın). Elimdeki silah durmadan kaşıyordu beni tıpkı yıllardır aralıksız yaptığı gibi... Ama kullanmamak erdemdi o günlerde. Yok saymak büyük erdemdi. Bir şeye sahipken o hiç yokmuş gibi davranmak erdemdi. Kullanmadım.
Birleşik ve ayrı yazılacak ne çok kelime biliyorumdur, kim bilir? Ne çok insanı bunun içinde erimek isteyecek kadar çok eleştirmişimdir.! Yine de onları hiçbir zaman olmaları gereken yerlerde kullanamamaktan mustarip bir gariban olarak yaşadım hep. Bunu kabul etmek nasıl uzun sürdü hem. Yine de her bir ŞEYi kurdum onun üzerine. Her şey ondan ibaret gibi davrandım. Yanlışlığı ve olmazlığı kabul etmeden ona dayandım. Parmaklarımın ucundaydı hepsi. İçinde bir abartı olduğunu düşünmeden duramadım. İçinde bir dramanın var olduğunu düşünmeden yazamadım. Dinleyemediğim tüm şarkılar gibi!
Mermer döşeli bir mezarlığın yağmurla ıslanmış akşamüstünde hissettiğim varlığım ne olsa küçülemezdi. Yine de bu asla istediğim cümleleri kurmadığım gerçeğini değiştirmiyordu. Poğaça yediğim bir sabahın hiç dingin olmayan öğlesinde olduğu gibi. Elimdeki silahı biliyor ve onu neden bir silah gibi kullanmak zorunda olduğumu bilemeden yaşayıp gidiyordum. Rüyalar ve gerçekler arasında kaybolmaktaydım o günlerde de. O günlerin hangi günler olduklarını da bir türlü ayırt edemiyordum üstelik. "Ed - e - mi- yor" dan daha çok tercih "et- mi- yor- dum" aslında . İkisi arasındaki farkı anlamam çok uzun sürdü. Anlayınca pek tadım kalmadı, ne yalan söyleyeyim! Her şeyi yapabilir ama bir şekilde hiçbir şeyi yapamaz oldum.
Bugün karşıdan karşıya geçerken bu kadar korkuyorsam ondandır. Ama yine de bir yerde yapayalnız ve her şeyi bir başıma bitiriyorken yaşamaya devam edebilirim. Ama uykuya dalıp kabus görmekten korktuğum için geceleri kendim için sesler yaratmaktan ve yarattığım sesleri annem ve babamın yatak odasından gelen televizyon sesleriymiş gibi düşünmekten kendimi alıkoyamam! Bitmeyen; bir şeye sahip olamayış ve yalnızlık hissinden, benden beter beter yaşamış çocukların dertlerini kendi üzerime almadan kurtulamam.
Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilDoğru kalplerde güzelce işlenmeli kelimer. Ve onları ard arda sıralarken hiç acele etmemeli, koşup tükenmesinler diye virgül ile dinlendirmeli...
YanıtlaSilAnonim yazara şöyle bir göz attı.
Anonim, yazara şöyle bir göz attı...