Yol



Sokakta uzun uzun yürüdüm. Elim ayağım endişe içindeydi. Kalbim kaygıdan sıkışıyor, kulaklarım belirsizlikten uğulduyordu. Mutsuz değildim. Mutlu da sayılmazdım. Dünya gibiydim, yaşamak gibiydim. Şakaklarıma vuran damarlarımdan akıp gidiyordu her yaşım. Kendimi eski bir evde hayal ettim. Bana koca bir dağ gibi görünen eski buzdolabının şimdiki komik minyonluğu canımı sıkıyordu. Ön dişlerim yokken özgürce gülerken önceleri, şimdi kötü görünmemek için saklıyordum onları. Yanımdan bir araba geçti. İçim korkuyla kabarırken adımlarımı hızlandırdım. Genç bir kadının sokakta yalnız yürümesi işte bu şişkin ürpertiden ibaretti zira benim ülkemde. Benim ülkem diye geçirdiğime şaşırdım içimden. Sokaklarında yürüyemediğim, gecelerine karışamadığım, başıma bir şey gelecek diye bir saatten sonra, hatta günün bütün saatlerinde, taksilerine, minibüslerine binemediğim bir yere benim ülkem diyebilmek ancak bu topraklarda büyümüş bir kadının gösterebileceği cürrette bir tavırdı herhalde. Sonra susturdum içimdeki kadınlık feryadını. Kadın olmasan rahat yaşayacaksın sanki, diye çıkıştım kendime. Burada çocuk olmak da zor, yaşlı ya da engelli olmak da. Paran yoksa, eril bir gücün, belinde silahın dilinde küfrün yoksa, yüksek yerlerde tanıdıkların yoksa yoksun. Anlaşılmayacak ne vardı bunda? Güldüm. Geleceğimi düşündüm. Nasıl olacağından çok nasıl geleceğini. Kafamda bir soru işareti belirdi. Sonra bir boşluk. Hiç esemeyen kavak yellerimi anıyordum içimden. Küçük yaştan itibaren kirlenen, kirletilen genç zihnimi hangi marka deterjanla temizlesem işe yarardı? Sonra sessizce sevdiğim bir adamı düşündüm. Belki de hayatım boyunca en uzun süre en istikrarla sevdiğim adamı. Fotoğraflarına baktığımda, sesini duyduğumda içimi titreten; hiçbir erkeğe karşı duymadığım o yoğun şükran duygusuyla aydınlattığım adamı... Okul kitaplarımın içinde gizli satırlarını, bayramları, şarkı söylediğim 23 Nisanları... Kimsenin kirletemediği saf hayranlığımı bir kez daha besledim içimde.
Yaş yirmi iki, yol uzun... Yürüdüm, yürüdüm... Şarkıların, şiirlerin, iyi kötü insanların arasından geçip gittim, gidiyorum. Şarkılar söylüyorum, insanlar seviyorum.
Yürürken gözlerimi kapattığımda şehirde kendi şarkısını söylemeye başladı. Sessizce dinledim. Nefret etmeyi öğrenmeyeyim, öğretmeyeyim diye daha çok sevmeye karar verdim. İnce ince süzüldüm korkunun içinden. Ellerimde çiçeklerle.
Kırıldık bütün inceliklerimizden. Toparlamaya kaç kişilik umut yeter, kim bilir?

Ülkeme, kendime, Atama...

Yorumlar

Popüler Yayınlar