Bir Kilo Çikolata
Bir defter hediye edildi bana bugün. Kimseye söyleyemediklerini yaz dedi "bazı tanıdıklarım". Kimseye hatta kendine bile söyleyemediğin şeyleri yaz. Konuştuklarını değil hissettiklerini yaz. Ne mutlu! İncecik bir davranış nasıl da iyi hissettiriyor fazlaca göstermesem de.
Bu gece Fikret Kızılok'tan 'Gecenin tam üçünde' gecesi. Yorgun, ağır değil. Biraz telaşlı ama mutsuz değil. Bir gül bitince insanın içinde işte böyle hissediyormuş gecenin tam üçünde. Şairanelik bir tarafa kalsın iyiyim bugün. Film izlemedim, neredeyse hiç müzik dinlemedim ama fark etmez. Yazıyorum diye mutluyum. Kendimi önemli hissediyorum, kim okuyor kim okumuyor diye fazlaca düşünmeden öylece yazasım var. Yine geç uyanmalardan, gün ortasında gibiyim. Bayram telaşesi vs. Ne yalan söyleyeyim sevmiyorum bayramları. Şeker bayramıydı önceden, eve kiloyla çikolatanın gireceği, sabah erken uyanılacak, bayramlaşılacaktı. Sonra bir yerde başka bir şeye dönüştü. İnce ayrıntılar düşünüldükçe kalınlaşıyor ya bayramlar da zamanla bir kilo çikolatadan çok daha fazlası oldu. Barış Manço öldü, depremler oldu, düzen bozuldu. Bir burukluk çöktü bayramın üstüne. İçimdekileri yazmam için bana defterler satın alınmasının nedenleri belirdi ortalıkta. Ablamla odalar ayrıldı, Muzo yayın yapmayı bıraktı. Bitti bir yerde. Bayramın bittiği yerde çikolatadan ağrıyan mide başladı. Nerede o eski bayramlar geyiği gibi bir şey değil bu. 2012 kıyametine benzer bir şey. Koptu kopacak kıyametin hiç kopmaması ve sonraki bütün günlerin kendi içinde bir kıyameti yaşatması gibi. Bayramlar kendiliğinden geriye doğru saymaya başladı. Kurban bayramlarında alnımıza sürülen kanın hevesi birden ölen hayvanların yasına boğuldu. Yediğin kurban etine üzülürken yediğin tavukları hiç düşünmüyor olmak seni kendinle çelişik yaptı.
Öyle bir şey işte bayram artık. Bugün doğumgününde ablamla alay ettiğim yaştayım. Yaşlandım desen yalan olur. En azından bayramdan eski tadı alamıyorum diyecek kadar yaşlanmadım. Ama yine de insan bazı şeyleri çocukken daha iyi anlıyormuş. Anlayıp anlamazdan geliyormuş. Benim çıkarımım şu; büyümek zor değil, büyüdüğünde çocukken başına gelenleri anlamlandırman zor. Bu yüzden herkes çocukluğum diye ağlıyor. Çünkü ne olup bittiğini anlamıyorsun. Çikolata diye, şeker diye seviyorsun bayramı. Anneannene gideceksin o seni sevecek diye ölesiye mutlusun. Ne desen boş , önemli olan birkaç şey var hayatında geri kalanına isim vermiyorsun. İşte bu yüzden hepimiz çocukluğu özlüyoruz. Aslında yetişkinlerin başına bir şey gelmiyor. Çocukken yaşadıkları "yetiştiğinde" yeniden aklına giriyor insanın.
Yine de bazen sadece doğma ihtimali olan çocuklarım için bayramlardan birer parça alıp bir kenara koymak istiyorum. Onlar bunları yazmasın diye. Dünya döngüsü müdür, değişir mi bilinmez. Bilmeyi de pek istemiyorum esasen. Böyle düşünceler yaşamı kıymetli hale getiriyor. İyiyi arama hevesini içine taşıyor. Pes etmiş insanlar gibi hissetmiyorsun, hatta çoğu zaman tam bir samuray gibi kanının son damlasında da mideni ağrıtmayacak çikolatayı arıyorsun. Erken bayram kutlamasından herkese selamlar. Zira bugün de dün olduğu gibi benim bayramımdı.
Bayram dediğimiz şey bir zamanlar çikolata bile değildi. Mendildi lokumdu. Önce emperyal düzen "Mendili, lokumu" aldı elimizde önümüze çikolata verdi bizde onu sevdik. Halbuki mendil eskilerden sevgiyi anlatmazmiydi bize.
YanıtlaSilSonra biz büyüdükçe bir şeyler oldu, nedir kimse bilemedi ne olduğunuda çocukluk sevincimizi aldı sonra biz Melankolik olduk. Her Melankolik çikolataya biraz daha sarıldı. Çocukluk sevinci oldu çikolata hatta yine emperyal ya, adı oldu nutella.
Ne mendil kaldı, ne lokum, ne çocukluk sevinci! yaşasın çikolata yaşasın melankoli...
O zaman hepimiz bir gün evlerin mendil ve lokumla dolmasını dileyelim. Teşekkür ederim bu güzel yorum için..
SilBen teşekkür ederim.
YanıtlaSil