Saturno Contro: Acıyı sevmek olur mu?



Bu gece film gecesi olacaktı. sadece bir film izleyip bıraktım. Diğerini izlerken bir öncekinin etkisinin kaybolmasını istemedim. Bir Ömür Yetmez/Saturno Contro... Güzel film, çook güzel film. Oturup film eleştirisi yapacak konumda değilim tabi ki ama her şeyiyle güzel film. Huzurlu, acılı, aşklı, enteresan. Birçok defa izledim her defasında içime aktı gitti bu film. Son sahnedeki acı arkası hayata devam etme çabası çok etkileyici bulduğum sahnelerden biri. Bunu yazıyorum çünkü "bazı tanıdıklarım" acıyla baş etme/etmeme şeklim konusunda bazı eleştirilerde bulundular bu sıra. Yazılarımda genel bir karamsarlığın hakim olduğu ve bu karamsar karışıklığın sadece yazılarımda değil tam olarak kişiliğimde olduğunu düşünüyorlarmış. Ben de düşündüm. Muhtemel.
Can yakan şeylerin yakmayan şeylere kıyasla daha çok iz bıraktığı gerçeği herkesçe bilinmekte. Ama bu acısızlığın acıdan daha az sevildiği anlamına gelmiyor elbette. Benim acıklı bir dünyayı tasvir edip kafamın içinde bunlarla daha çok meşgul olmam ise... İşte bunun yanıtını bilemiyorum! Önceden yani biraz daha ergenken; çünkü hayatımda hep kötü şeyler oluyor, hayat beni yoruyor, diyordum. Sonra büyüdükçe o kadar da değilmiş diye düşünmeye başladım. Umut etmeyi, iyi olmayı , iyi olmak için çabalamayı öğrenmeye başladım. Ama iyiyken bile zihnim hep felaketleri düşünüp her dakika daha kötüsünü düşünüyordu. Bir süre yazı yazmadım, değişip büyüyüp bir kere daha yazmaya başladığımda fark ettim ki kaos aynı, şekil farklı. 
Bu ara fazlaca boş zamanım oluyor. Sabaha kadar uyumuyorum gündüzleri uyuyup akşamüstü kahvaltı ediyorum. Herhalde bu dağınıklık nedeniyle kendimi fazlaca sorgulamaya başladım. Pek cevap alamayınca sorgulamak hoş olmuyor tabi. Sonuç olarak Zihnime yapışan karamsarlık belki alışmışlık, belki travmatik bir çılgınlık. 
Bu geceki filmde sevdiğim esas şey ise acı çekip sevdiklerini kaybeden insanların hayat karşısında hiçbir sevdiğini kaybetmemiş benden daha güçlü duruyor olması. Böyle şeyler acı çekip dövünen kadın figürlerinden bin kat daha etkileyici ve ağlamaklı benim için.  
Bu yazıyı yazmaya başlamadan önce aslında o kadar da karamsar olmadığımı düşünüyordum. Tam şu an ise "bazı tanıdıklarıma" hak veriyorum. Göğsümün tam ortasında oturmuş içi zift dolu bir balon varmış gibi ağırlaştı hislerim. Yine de neşeli olabiliyor hatta şarkılar söyleyebiliyorum. İronik bir şekilde kendimi güzel bulabilmemin nedeni de bu. Buyurun cenaze namazına! 

Yorumlar

  1. Ferzan Özpetek... Onun filmleri hep acı ve kasvet dolu, neredeyse. Ama son sahnelere koyduğu müzikler film sanki çok neşeliymiş gibi hissettiriyor. Film bitiyor ağlar gibi oluyorsun hüzünden mi sevinçten mi anlamıyorsun bile. Garip...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onları güzel ve tekrar tekrar izlenesi yapan da bu herhalde

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar