Yeni bir hikayenin başında..
Güneş halihazırda doğmakta. Günün en sevdiğim saatlerindeyiz. Sabah, yaz mevsimi kadar güzel kokuyor. Hiç uyumamış olarak şu an, taze bir blogger olmaya karar verdim. Birkaç zamandır düşünüyordum: Ne yazsam, yazsam mı? Sonra fark ettim ki özel bir şeyler yazmak zorunda değilim. Kendini ifade edebilmek yeterli ve tatmin edici olmalı. Bir ay kadar önce okulundan mezun olmuş yeni işsiz ben, hayatta nereye gideceğimi bulmaya çalışırken birkaç da yeni şey denemek istiyorum. Bugüne kadar çok fazla hikaye yazdım. Küçükken edebiyat okumak istiyordum. Sonra bir yerde edebi cümlelerden sıkıldım.Üçüncü tekil şahıstan, var olmayan karakterlerden... Şimdi fark ediyorum ki bütün üçüncü tekil şahıslar ben, bütün hayal ürünü karakterler kafamda dolaşan insanlarmış. Bu yüzden artık ben olarak yazıp diğerleri tarafından okunmak istiyorum.
Biraz inceledim, neler yazılıp çiziliyor; bu alemdeki ortam nasıl diye. Küçük bir instagram blogu denedim makyajla ilgili. Sevmedim, eğlenmedim desem yalan olur. Makyaj yapmaya ojelere, kremlere sabunlara bayılıyorum. Ama bir yerde eksik hissettirdi. Çünkü tek bir konu üzerinde sıkışmış olmak beni de sıkmıştı. Bu yüzden ne olursa yazayım çizeyim fotoğraflayayım. Makyaj da benim, hikaye de benim, yemek de.
İşte böyle bir hal içinde oturdum yazıyorum. Yüzümde makyaj yok, saçlarım dağınık üzerimde pijamalar... Güneş iyice doğdu, uykusuz gözlerim ağrıyor. Fonda acıklı bir şarkı çalıyor ama acıklılık bana anlamsız geliyor şu an. Halbuki çokça zaman acıklı olmak da hoşum gidiyor. Mezun olmak hoşuma gitmemişti, sabah olması hoşuma gidiyor. Bakalım blog yazmak da hoşuma gidecek mi?
Yorumlar
Yorum Gönder