Kendimle Yan Yana Olma Lüksü



 Sessiz sakin bir ormanda bir gece vakti... Mevsimlerden ilk bahar... Kışı henüz atlatmış birçok ağaç ısınan havanın sevinciyle içten içe şarkılar söyleyip etrafa gülücükler saçıyordu. Şehrin ortasında şehrin uzağında kalabilmiş bir ormandı bu. Yalnızca bazı insanları içine alan, herkesin görebildiği ama herkesin ayak basamadığı bir ormandı. Ağaçların yapraklarıyla büyülediği, dallarıyla tüm güzellikleri sakladığı, sihirli bir yerdi. İşte o yerde çarpan kalbimin sesini duyabiliyordum. Esen rüzgarı tenimde hissedip mutlu olmak için kendimi telkin etmiyor, yalnızca bunu hissediyordum. Kafamdan geçip giden korku dolu gemilere geçiş izni vermenin beni bu denli iyi hissettireceğini hiç düşünmemiştim o güne kadar. Korkularıma sarılmanın beni nasıl hafifleteceğini ve hayatımı nasıl baştan sona yenileyeceğini tahmin bile edemiyordum; ama iyi bir şey yaptığımdan emindim. Islak çimlerin üzerinde yatıp gökyüzüne bakarken belki de ilk kez ruhum da benimle yatıyordu. İstesem dokunurdum ona, hissederdim ne olduğumu. Ama dokunmadım. Kendimle yan yana olma lüksünü almak istemedim ellerimden. Çünkü dokunsam, herhangi bir duyu organımla onu hissetsem hiçbir şey eskisi kadar büyülü olmayacaktı. O yüzden yüzüne bile bakmadım, mırıldandığı cümleleri dinlemedim. Sadece kafamın içinde bir yerde olduğu gerçeğini düşünüp sessizce sevindim. Aklımdaki cümlelerin dışarı çıktığında anlamdan ne kadar çok şey kaybettiğini bildiğimden ruhumun da anlamdan eksilmesinden korktum. Korktukça onu daha çok merak ettim. O orman, o ağaçlar ve o gece yağan birkaç damla yağmur ne olduğuma karar vermenin en güzel haliydi. Göğsüme vuran kalbimin ve korkuyla uyuşan beynimin bir araya gelip beni yerden birkaç santim havalandırmasıyla ne olduğum gerçeğini öylece koynuma soktum. Yıllar süren sessiz arayışın sonunda olduğumu ve artık aramayacağımı fark ettim. Benim var oluşum, var oluşumu arama çabasından ibaretti. O gün aramaktan şikayet eden dudaklarımı susturup bana ne olduğumu söyleyen herkese sağır oldum. Korkularımı kabullenip onları kendime kattım. Sessizce uzandım çimlerde. Yukarıdan beni izleyen ağaçlarla ve yıldızlarla konuştum. Daha çok şarkı dinleyip daha çok film izlemeye karar verdim. Bir şekilde her şeyin nasıl olması gerektiği gibi olacağını düşünerek rahatladım. Hayatımın peşinden koşmayı bıraktım. Durmanın koşmaktan çok daha iyi bir egzersiz olduğunu düşünüp gülümsedim belli belirsiz. Kimin ne yapacağını, ne yapmayacağını bir köşeye koyup uzaktan izlemeye karar verdim. Sonra aniden kararlar vermekten vazgeçtim. Ne istersen dedim kendime, ne zaman istersen ve nasıl istersen. Bir çeşit ölmek gibiydi. Bir çeşit "olmak"gibi... "Oldun" demedim kendime. Geceyi ve yıldızları sevdim sadece. Kendime doğru uzandım. Kendi ellerimi tuttum. Hayatımda ilk kez kendimi asla tam olarak bulamayacağımı anladım ve kendimi bulmak istemediğim gerçeğiyle yüzleştim. Kendimi istemiyordum, bu ormanda, bu ağaçların ve yıldızların altında ruhumla yan yana hiçbir şeyi anlamadan yatmak istiyordum. Anlamadım, sormadım.

Yorumlar

Popüler Yayınlar