Endless Summer




Yazları hiç sevmiyorum. Çok sıcak, basık, yapış yapış... Bedenim üstüne korkunç bir ağırlıkla bastırılmışçasına sıkışıyor sıcak havada. Okul bitiyor, evde ne yapacağımı bilemeden öylece oturuyorum. Büyük kararlar hep bu aylarda veriliyor. Anlam veremediğim birçok olay yine yaz güneşinin hemen altında ve hayatımızın ortasında yaşanıyor. Sanki üç aylık kocaman bir "özel günler" dizisi gibi...
Bu yazıyı sırtımı bir yere yaslamadan oturmuş yazıyorum. Bilgisayarımın şarjı bitmek üzere. Kendimi ölümüne rahatsız, ölümüne sıkışmış hissediyorum. Gözlerim uyku düzensizliğinden nesneleri çift görmeye başlasa da gece bitip gün başlayana kadar uyuyamayacağım da ayrı bir gerçek. Günlerimi filmler izleyerek, sıkılarak ve ne olacak bu halim diye düşünerek geçirirken çevremde görünür görünmez onlarca olay alevlenip sönüyor. Yaz tatilime hoş geldiniz!
Bu yazın diğerlerinden çok büyük bir farkı var tabii. Bu dönemlik bir tatil değil benim için. Bir daha okul günleri hiç geri gelmeyecek. Ve ne yazık ki ben okul günlerini de çok fazla özlemeyeceğim. Bu durumun içinde nasıl kaldım bilmiyorum ama mezun olduğum okullardan neredeyse hiçbirini özlemiyorum. Yalnızca insanların içinden güçlükle ayıklayıp hayatıma dahil ettiğim birkaç arkadaş o kadar... İnsanların okul anılarından gözleri dolarak bahsetmesini her zaman masal gibi dinledim. Benim anlatacak masalım olmadı, ben yalnızca insanları ve yüzlerini kazıdım aklıma. İyi ya da kötü... Geri kalanları cebime koyup yanımda taşıdım.
Bir şeyler de dümdüz olun istiyorum. Yaz mevsimi üzerine başlayan yazılarımın okul anılarıma oradan da psikolojimin nevrotik sancılarına dönüşmesi bu hayatta bana verilmiş en ağır ceza olmalı. Hiçbir düşüncenin durması gerektiği yerde durmadığı oldukça açık. Şikayetim büyük!
Birazdan sabah ezanı okunacak. Gidip bilgisayarı şarja takacağım, gün aydınlanmaya başlayacak ve şu an içimde benimle savaşan her kimse uykuya dalacak. Geriye düünyayı ne kadar sevdiğinden bahseden küçük bir kız kalacak. O kız da uykuya dalana kadar kuşlar ötecek gür ve neşeli sesleriyle. Odaların içinden geniş, renkli ışık hüzmeleri gidip gelecek. Kuş sütüyle kahvaltılar edilecek zihnimde. Yazılan hikayeler mutlu sonlara bağlanacak birden. Hatta yaz havasının o kadar kötü olmadığı fısıldanacak kulaklara usulca. Aslında göremediğim bütün güzellikler içime dolacak ve onlar için çok fazla yakındığımı görüp kendime kızacağım. Şu an fonda çalan korkunç pop şarkısı yüreğimi kıpırdatacak. Tahammülsüzlük yerini heyecana, mutsuzluk huzura bırakacak. Yıllardır bu ruh durumunun beni ortamdan çatlatmasını bekliyorum. Atmosfersiz dünyamda mekanik çözünmek için daha kaç yılım var acaba? Belki de doğadan ziyade şehirleri sevdiğim için doğa benden bu şekilde intikamını alıyordur. Belki görmeye dayanamadığım eklem bacaklı arkadaşlarımız bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordur. Belki sırf bu yüzden yaz, her sene daha erken gelmeye başlamıştır. Zamanı yakalamaya çalışırken bir gün kendimi bitmeyecek bir yazın ortasında bulabilirim. Bu kadar çok düşünürsem belki kendimi bir zaman dilimine istemsizce hapsedebilirim.
"Ruh Emiciler" geliyor!
Expecto patronum!!
Bana biraz çikolata lazım !
J.K. Rowling'e selam olsun...

Yorumlar

Popüler Yayınlar