Her geceden bir felaket beklemek her gün doğumunu daha huzurlu kılıyor. Herkes uykudayken, kuşlar bile henüz uyanmamışken kafanı pencereden uzatıp pembeyle mor arasında tuhaf bir renge bürünen gökyüzünü izlemek gibi yok. Halbuki bütün gece, bu gece başıma bir şey gelecek mi diye düşünüp duruyorum. Aklımın bir köşesinde hep yıkılan binalar ve patlayan yerler var. Duyduğum çıtırtıları hırsız, gördüğüm ışıkları polis sanıyor, durmadan bir şeyleri kontrol etme gereksinimi duyuyorum. Sonra birden gün doğmaya başlıyor, aniden içimde bir huzur öldüresiye güçlü bir enerji. Öyle anlarda hiç uyumak istemiyorum. Sanki bütün gün uyumasam hiç yorulmayacakmışım gibi. Halihazırda on beşinci yazımı yazmaktayım. Burayı hiç günlük gibi kullanmadım. Denemeler yazmak ya da farklı şeyler denemek daha çok heyecanlandırdı beni bugüne dek. Tam şu an ise içimden öylesi gelmiyor hiç. Hatta içimdeki okunmamak, sesimi kimseye duyuramamak korkusunu da çokça bastırmış bulunmaktayım. Başlarda kendime durmadan yazmak seni rahatlacak dedim, sonra birden okunmuyor olmak hissi beni boğmaya başladı. Okunmak için bir şeyler yapmak istedim. E tabi bunun birçok yolu var. Çoğunu denedim. Kendimi başarısız hissettim. Hayatımın genelinde yaptığım üzere birden bir yılgınlık çöktü üzerime. Zaten beceremiyorsun yazar filan da olamayacaksın diye sızlanmaya başladım. Ardından yazar olmak istediğim için yazı yazmak konusunda bir kariyer hedeflediğim için kendimi suçlu hissettim. Neden bilmiyorum ama bu bir çeşit ihanet gibi geldi, neye ve kime olduğunu çözemediğim bir şekilde. Şimdi ise tam da gün doğarken her birinden kurtulmuş durumdayım. son bir buçuk yılda başıma öyle şeyler geldi öyle çok şeyle savaşıp öyle çok şeyle yüzleşmek zorunda kaldım ki bugün burada bunları yazabiliyor olmak bile benim için çok önemli. Edebi olması şart değil, okunmak şart değil. Bir kitap mı yazmak istiyorum öyleyse yazarım. Blog mu yazmak istedim, yazıyorum. Bu konuyu kontrol etmeyi bırakıyorum. Dışarıda çok fazla şey oluyor. İçimde olanlardan fazla mıdır bilinmez ama çok şey... Aslına bakılırsa herkesin beni anlamasını istediğimden de çok emin değilim. Herkesin bir parçamdan bir düşüncemden haberdar olması o kadar da hoş bir şey değil. Bu yazıyı okurken beni tanıyanlar ne kadar istemediğimi söylüyorsam o kadar isteme ihtimalim olduğunu düşünüyordur herhalde. Karar veremiyorum! Bazen bende elektrik çok sık gidip geliyor.
Bu Blogda Ara
"Bizler yoksulluğumuz, yoğunluğumuz, nefessizliğimiz ve şikayet sarmallarımız ile biz haline gelmiş insanlardık. Biz bir nesil değildik. Biz yalnızca yalnızlıktan fazla bahsetmekten tahriş olmuş nemsiz bir kesimdik."
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Her geceden bir felaket beklemek her gün doğumunu daha huzurlu kılıyor. Herkes uykudayken, kuşlar bile henüz uyanmamışken kafanı pencereden uzatıp pembeyle mor arasında tuhaf bir renge bürünen gökyüzünü izlemek gibi yok. Halbuki bütün gece, bu gece başıma bir şey gelecek mi diye düşünüp duruyorum. Aklımın bir köşesinde hep yıkılan binalar ve patlayan yerler var. Duyduğum çıtırtıları hırsız, gördüğüm ışıkları polis sanıyor, durmadan bir şeyleri kontrol etme gereksinimi duyuyorum. Sonra birden gün doğmaya başlıyor, aniden içimde bir huzur öldüresiye güçlü bir enerji. Öyle anlarda hiç uyumak istemiyorum. Sanki bütün gün uyumasam hiç yorulmayacakmışım gibi. Halihazırda on beşinci yazımı yazmaktayım. Burayı hiç günlük gibi kullanmadım. Denemeler yazmak ya da farklı şeyler denemek daha çok heyecanlandırdı beni bugüne dek. Tam şu an ise içimden öylesi gelmiyor hiç. Hatta içimdeki okunmamak, sesimi kimseye duyuramamak korkusunu da çokça bastırmış bulunmaktayım. Başlarda kendime durmadan yazmak seni rahatlacak dedim, sonra birden okunmuyor olmak hissi beni boğmaya başladı. Okunmak için bir şeyler yapmak istedim. E tabi bunun birçok yolu var. Çoğunu denedim. Kendimi başarısız hissettim. Hayatımın genelinde yaptığım üzere birden bir yılgınlık çöktü üzerime. Zaten beceremiyorsun yazar filan da olamayacaksın diye sızlanmaya başladım. Ardından yazar olmak istediğim için yazı yazmak konusunda bir kariyer hedeflediğim için kendimi suçlu hissettim. Neden bilmiyorum ama bu bir çeşit ihanet gibi geldi, neye ve kime olduğunu çözemediğim bir şekilde. Şimdi ise tam da gün doğarken her birinden kurtulmuş durumdayım. son bir buçuk yılda başıma öyle şeyler geldi öyle çok şeyle savaşıp öyle çok şeyle yüzleşmek zorunda kaldım ki bugün burada bunları yazabiliyor olmak bile benim için çok önemli. Edebi olması şart değil, okunmak şart değil. Bir kitap mı yazmak istiyorum öyleyse yazarım. Blog mu yazmak istedim, yazıyorum. Bu konuyu kontrol etmeyi bırakıyorum. Dışarıda çok fazla şey oluyor. İçimde olanlardan fazla mıdır bilinmez ama çok şey... Aslına bakılırsa herkesin beni anlamasını istediğimden de çok emin değilim. Herkesin bir parçamdan bir düşüncemden haberdar olması o kadar da hoş bir şey değil. Bu yazıyı okurken beni tanıyanlar ne kadar istemediğimi söylüyorsam o kadar isteme ihtimalim olduğunu düşünüyordur herhalde. Karar veremiyorum! Bazen bende elektrik çok sık gidip geliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder