Günlerin Köpüğü



"Hayatımda ilk kez bir filmi keşke sinema ile ilgili teknik bilgim olsaydı diyerek izledim. O kadar beğendim ki bu havayı, bir kısmını kaçırmak pahasına yazmak istedim. İzlediğim ilk sahnelerin hatırı içimde kocaman bir heves doğurdu aniden. Hemen yazmalıyım diye düşünmekten filme odaklanamadığımı fark ettim ve gecenin ikisinde tam olarak bu noktadayım.
“Günlerin Köpüğü” Michel Gondry tarafından çekilmiş sürreel bir film.  Yönetmenin başka filmi izledim mi bilmiyorum; ama böyle bir filmi hiç izlemediğime eminim. Audrey Tautou’ya duyduğum hayranlık zaten tartışılmaz bir gerçek olarak karşımda durmakta. Ama ilk kez onun bir filmini izlerken onun oyunculuğu için heyecanlanmadığımı fark ettim. Film o kadar estetik biçimde gerçekdışı ki orada kimi görsem aynı çoşkuyu duyardım içimde. Bu hissi filmi görmeyen ya da hayal dünyası fantastik hikayelerden nasibini almamış insanlara açıklayabileceğimi sanmıyorum.
Film durmadan hareket ediyor sanki. Bir çeşit dans gibi durmadan müzikle kıpırdıyor. Her sahnede ayrı bir renk cümbüşü alıyor gözümü. Kendi kendine yürüyen ayakkabılar, buzdolabından şampanya uzatan bir aşçı, musluklarda gizlenmeye çalışan bir yılan balığı… Her şey bu dünyaya aitken her şey olağanüstü absürt. Paranormal bir durum yok. Yalnızca bir beynin içinde renklendirilip hareketlendirilmiş ve belki de hayat nasıl daha kolay olurdu diye düşünülmüş nesneler bütününden oluşuyor. Öylesine şen bir film ki düz cümlelerle anlatırken bile sanatlanıyormuş gibi hissettiriyor. Şu an tam olarak istediğim şey; bir gramofonda öğütülmüş taze kahve eşliğinde birbirinden renkli  kurabiyeler yemek. Ya da piyano notalarının duygusuna göre bana bir kokteyl hazırlayacak bir icadın karşısında kendime şekerli, mutlu ve ölümüne heyecanlı bir içki çalmak.
Filmin kalanında ne olacağı konusunda hiçbir fikrim yok. Belki de kendisi kadar absürt bir sonla bitecek. Hayatımın yönünü aradığım şu günlerde ilk kez bir belirsizlik beni öldürmüyor. Zira duyduğum heyecan filmin dehşet dolu sonuna yetecek kadar kuvvetli.
Mutlu geceler…"

Bu yazıyı dün gece bu saatlerde paylaşmıştım Tipsy Channel'da. Filmin sonuyla ya da geneliyle ilgili tam bir bilgiye sahip değildim. Filmi izleyip sonunu gördükten sonra hakkında bir iki şey okudum. Bir romandan uyarlanmış bir filmmiş. Bütün yorumlar romanın yanında filmin hiç kaldığından bahsediyordu. Bu durum beni daha bir heyecanlı hale getirdi ne yalan söyleyeyim. Görsel bir ortamda bu kadar etkilendiğim bir hikayenin kelimelerle daha fazla ayrıntıyla anlatılmış haline herhalde delireceğim. En yakın zamanda kitabi edinip bir solukta okumayı hayal gücümü serin sularda dinlendirmeyi planlıyorum. Haydi rast gelsin !

Yorumlar

Popüler Yayınlar